14 Nisan 2010 Çarşamba

Babaannemin Koltuğu- Eskilenme Süreci


Hangimiz 1950-60’lardan kalma bir mobilyanın çizgilerine, sadeliğine ve sağlamlığına hayran kalmayız. Özelliklede günümüz tüketim çılgınlığında her şeyin ömrü 10 sene ile sınırlı olduğu düşünüldüğünde. Elektrikli olsun, plastik olsun; eksimesinden midir yada görmekten bıktığımızdan mıdır bilinmez her şeyi belli bir süre içinde değiştirme istediğimiz bir gerçek. Bu kimi durumlarda tasarımcılara, üreticilere özgürce ‘yeniyi’ üretme ortamı yaratsa da, içeriğine bakıldığında bir nevi israf olarak tanımlanabilir.
Yenilenen her ürün ile o mekana bakışımız değiştiği doğrudur. Peki bu yenilen koltuk ‘eski’ bir koltuk olduğunda yenilenme gerçekleşmiş olur mu?
Günümüzde yeni bir akım ile eski bir mobilyanın ömrünü uzatmanın farklı tanımları oluşmakta.
Bu bir, yenilenme amacı mıdır, farklı olma çabası mıdır bilinmez; ‘eskilenme’ sürecini 1960’lı yıllarından sade bir dokunuş arayanların yada filmlerden esinlenenlerin tercih ettiği göz ardı edilmemelidir. ‘Eskilendik’çe, mobilyanın zamanını önemsemeden, malzemeleri, kumaşları, renkleri yenilendikçe, farklılaşan ve girdiği her mekanı farklılaştıran mobilyalar görmekteyiz. Böylelikle mobilyalarla, Minimalist akımın tek düzeliğine sıcak bir dokunuş sağlarken, Maximalist akımın şaşasına eskilerden sade ve işlevsel bir cevap vermekte ve mobilyalarımızı bir nevi zamansızlaştırmaktayız.
İster babaanneden miras olsun, ister filmlerden ilham alınsın; geçmişteki yerlerinde artık olmayan bu mobilyalar, ‘Eskilenme’ süreci ile, bugünlerde vazgeçilmez hale geliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder