22 Nisan 2010 Perşembe

Su gibisin: duvarımı terk eder misin?



Her eskiyen apartmanın getirisi çatlayan boyalar, soğuk geçiren ahşap doğramalar ve en önemlisi yıpranan su tesisatı! 20 yılı aşmış tüm binalarda görülmesi muhtemel eskimeler. Boyanın yenilenmesi yada doğramalar yerine Pimapen takılması gibi çözümlerin kolaylığı ne yazık ki su tesisatında kabusa dönüşebiliyor. Ve suyun sinsiliğinde; nem kokulu odalar, küflenip kabaran duvarlar ve komşu şikayetleri görülüyor. Bu kabusun çözümleri ise; evi satıp şehrin hemen dışında konumlanan yeni toplu konutlardan ev almak yada evi küçülen metre kareler karşılığında bir müteahhide vermek gibi 20 yıllık çözümler mi? Hiç sanmıyorum. Tüm bu taşınma dramasını bir kenara bırakarak (pire için yorgan yakmayarak)tek çözüm var: Tesisatçı çağırmak!
Gürültüsü ve pisliği ile, süzgece dönmüş borular ve apartman sakinleri arasında 'kıran kırana' bir mücadele...

Allah tüm sulu sebeplerden muzdaripleri kurtarsın, başta da beni :)

PS:
İhtiyaç halinde: tesisatçı, boyacı ve temizlikçi tecrübe sonucu önerilir

18 Nisan 2010 Pazar

Dekorasyonda Moda’dan izler: En Gözde Nötr’ün Sırrı


Kırmızı halı etkinliklerinin yoğunluk gösterdiği şu günlerde, seçilen aksesuarlardan kullanılan renklere kadar tüm aktör ve aktrisler zevkleriyle gözlem altındalar. Renk skalasını farklı tonlarını taşıyan, biçim biçim kıyafetler ve tartışmalara sebeb olan aksesuarlar. Hepsi, modanın nabzının tutulduğu bu tür etkinlikler ile gizliden gizliye hayatlarımızı biçimlendirmekte.
Günümüzde, bu gizli değişimin kırmızı halıdan dekorasyon günlüklerine atlayışının en güzel örneklerinden biri ise ‘En gözde Nötr’ akımı. Akımın modadaki uygulamasında görülen güçlü pastel tonlar, seçilen aksesuarlarında yardımıyla nefes kesen bir bütünlük içinde. Moda sektöründe, birbirinden çekici pembe, bej, gri tonları ‘Çabasız Nötr’ kavramıyla ayakkabıdan aksesuara, baştan aşağı aynı tonla bezenirken; iç mimari ve dekorasyonda bu cazibeli uyum farklılıklar gösterilmekte.

Akım, dekorasyonda sıklıkla görülen ‘dingin’ bir mekan yaratma dürtüsü ile uyumlu; sakin ve garantili şıklıktaki bir tasarıma tuval oluşturmaktadır. Pudra pembesinin revaşta olduğu moda sektöründeki akım, mobilya endüstrisine ise bej ve gri gölgelerini aktarmış durumda. Mümkün olduğu kadar tonlar ve dokularla önem kazanan mobilyalar, aksesuarlarla renklendirilmelisi ise tek düzeliğe tanımlı bir cevaptır.
Aksesuar renklerinde tercih edilmesi gereken tonlar; fon tonlarından gözleri odağa çekecek biçimde güçlü renkler arasından seçilmelidir. Bejlerle uyumlu kahve- kızıl tonları, pudra renklerine cevap veren güçlü yeşilller ve gri tonlarını hareketlendirecek açık sarı-pembeler tercih edildiğinde güçlü benlikleriyle nötr fon tonlarını daha anlamlı kılacaktır.
Nötr tonlarla döşenmiş bir evde, gerek ışık kullanımı, gerek mekanın algılanması, gerekse aksesuar uyumu bir çok açıdan kolaylık sağlasa da, önemli olan pastel tonları doğru objelerle harmanlamak ve renkleri içerikleriyle paha biçilmez kılmaktır.
Keyif ile, evlerinizde bir kırmızı halı ihtişamı yaratmanız dileğiyle.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Malzeme Kimyasında Yeni Tanımlar ve Tasarımda İcat Devrine Geri Dönüş


Günümüzde, tasarım etkenleri tartışılırken yeni teknikler gün yüzüne çıkıyor.
Aslında bilindik bir hikayenin farklı bir biçimde sölenmesi, keşfedilmesi gibi; malzemenin gücü ve kimyasını günümüzde farklı bir bakış açısıyla gözler önüne seriliyorlar. Malzeme derken; değişik kimyaları ile ister kağıt olsun ister plastik objelerin yapı birimlerinin sadece kullanımından işlevseliğinden yada estetiğinden çok fiziksel bariyerleri önem kazanıyor. Plastiğin esneme payı, ahşabın kaldırma kuvveti, kumaşın su geçirmezliği gibi fiziksel bariyerler tasarımcıya yeni bir keşif imkanı sağlıyor. Bu kimyevi dengelerin tasarıma etkisi ise, icat vari tasarımlara imkan tanırken, tasarımcılara yeni bir çalışma sahası yaratmış oluyor.
Maddenin kimyasına değinen örneklerden biri, Oscar Diaz tarafından tasarlanmış“Ink Calender”(Mürekkep Takvimi). Tasarımcı, takvimde günleri malzemenin ilginç bir özelliğiyle tanımlarken, zamanın akışını da net bir biçimde gözler önüne seriyor.
Mürekkep Takviminin sistemi, mürekkebin yavaş yavaş emilmesiyle ve takvimin üzerindeki sayıların bir nevi ‘yazdırılmasıyla’ hayat buluyor. Takvim, ay sonuna dek gün be gün mürekkeple doluyor. Adeta kendi kendini güncelleyen takvim ile, zamanın akışı her dolan günle hassas bir biçimde edilebilmektedir.
Çeşitli ölçülerdeki kağıt ebatları ile 12 adet takvim yaprağı emilimi sağlarken; mürekkep renkleri “Color Temperature Scale”, (Renk Isısı Ölçeğine) göre belli bir renk skalasına göre düzenlenmiş. Böylelikle her ay, hava durumunun tanımına göre özel bir renge sahip. Renk scalası, Aralık ayında koyu mavi tonlarından, Baharda üç farklı ton yeşil gölgelere ve Yazın ise kızıl tonlarına farklılıklar göstermekte
“Gradual” (Derece derece) isimli sergi için tasarımcının gerçekleştirdi bu çalışma malzemenin kimyasal tepkimeleriyle zamanın fiziksel tanımlamasını birleştiren başarılı örneklerden bir tanesi.

(REF: www.oscar-diaz.net)

Babaannemin Koltuğu- Eskilenme Süreci


Hangimiz 1950-60’lardan kalma bir mobilyanın çizgilerine, sadeliğine ve sağlamlığına hayran kalmayız. Özelliklede günümüz tüketim çılgınlığında her şeyin ömrü 10 sene ile sınırlı olduğu düşünüldüğünde. Elektrikli olsun, plastik olsun; eksimesinden midir yada görmekten bıktığımızdan mıdır bilinmez her şeyi belli bir süre içinde değiştirme istediğimiz bir gerçek. Bu kimi durumlarda tasarımcılara, üreticilere özgürce ‘yeniyi’ üretme ortamı yaratsa da, içeriğine bakıldığında bir nevi israf olarak tanımlanabilir.
Yenilenen her ürün ile o mekana bakışımız değiştiği doğrudur. Peki bu yenilen koltuk ‘eski’ bir koltuk olduğunda yenilenme gerçekleşmiş olur mu?
Günümüzde yeni bir akım ile eski bir mobilyanın ömrünü uzatmanın farklı tanımları oluşmakta.
Bu bir, yenilenme amacı mıdır, farklı olma çabası mıdır bilinmez; ‘eskilenme’ sürecini 1960’lı yıllarından sade bir dokunuş arayanların yada filmlerden esinlenenlerin tercih ettiği göz ardı edilmemelidir. ‘Eskilendik’çe, mobilyanın zamanını önemsemeden, malzemeleri, kumaşları, renkleri yenilendikçe, farklılaşan ve girdiği her mekanı farklılaştıran mobilyalar görmekteyiz. Böylelikle mobilyalarla, Minimalist akımın tek düzeliğine sıcak bir dokunuş sağlarken, Maximalist akımın şaşasına eskilerden sade ve işlevsel bir cevap vermekte ve mobilyalarımızı bir nevi zamansızlaştırmaktayız.
İster babaanneden miras olsun, ister filmlerden ilham alınsın; geçmişteki yerlerinde artık olmayan bu mobilyalar, ‘Eskilenme’ süreci ile, bugünlerde vazgeçilmez hale geliyor.